Ağzımız gözümüzün altında değil de üzerinde olsaydı nasıl olurdu acaba? Yemek yerken kaşıktan damlayan çorbanın yağı, tatlının şerbeti gözümüze kaçar mıydı? Ya da koskoca ceviz ağacında küçücük cevizler yerine koca koca kabaklar yetişseydi. O zaman Nasreddin Hoca gibi; “Ey benim canım Allah’ım! Sen ne yaparsan en güzelini yaparsın. Yarattıklarını hep yerli yerince yaratırsın. Şimdi şu ağaçtan başıma düşen küçük bir ceviz değil de kocaman bir kabak olaydı… İşte o zaman, vay benim halim nice olur ...